YUSUF 102 / 104 |
ذَلِكَ
مِنْ
أَنبَاء
الْغَيْبِ نُوحِيهِ
إِلَيْكَ
وَمَا كُنتَ
لَدَيْهِمْ
إِذْ
أَجْمَعُواْ
أَمْرَهُمْ
وَهُمْ
يَمْكُرُونَ {102} وَمَا
أَكْثَرُ
النَّاسِ
وَلَوْ حَرَصْتَ
بِمُؤْمِنِينَ
{103} وَمَا
تَسْأَلُهُمْ
عَلَيْهِ
مِنْ أَجْرٍ إِنْ
هُوَ إِلاَّ
ذِكْرٌ
لِّلْعَالَمِينَ
{104} |
102.
İşte bu sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar hile yaparak
işlerini kararlaştırdıkları zaman sen yanlarında değildin.
103. Sen
ne kadar hırs göstersen de insanların çoğu iman etmezler.
104. Halbuki
sen buna karşı onlardan hiçbir ücret de istemiyorsun. O, alemlere ancak bir
öğüttür.
"İşte bu sana
vahyettiğimiz gayb haberlerindendir" buyruğundaki "işte bu gayb
haberlerindendir" anlamındaki bölüm, mübteda ve haber "sana
vahyettiğimiz" anlamındaki bölüm de ikinci haberdir.
ez-Zeccac der ki:
Bununla birlikte; "İşte bu"nun; (...) anlamında buna karşılık, (...)
ise onun haberi de olabilir. Gayb haberlerinden olan bu hususları Biz sana
vahyediyoruz, demek olur. Bununla da şu kastedilmektedir: Ey Muhammed! Yusuf'un
durumuna dair sana anlattıklarımız gaybın haberlerindendir.
"Sana
vahyettiğimiz" bunu sana vahyetmek suretiyle sana "bunları"
öğretiyoruz, demektir.
"Yoksa onlar"
Hz. Yusuf'u kuyuya atmak hususunda "hile yaparak" bu maksatla da
"işlerini kararlaştırdıkları zaman sen yanlarında" Yusuf'un
kardeşleriyle birlikte "değildin."
Buradaki
"hileyaparak" ifadesinin, Hz. Ya'kub'un yanına kana bulanmış gömlek
ile geldiklerinde ... anlamında olduğu da söylenmiştir. Yani sen bu hallerin
hiçbirisine tanık olmamıştın. Ancak bunları sana Allah bildirdi.
"Sen ne kadar hırs
göstersen de insanların çoğu iman etmezler." Hz. Peygamber Araplar
kendisine bu kıssaya dair soru sorup o da bunu kendilerine bildirdiğinde iman
edeceklerini sanmıştı. Ancak iman etmediler. İşte bu ayet-i kerıme Peygamber
(s.a.v.)e teselli olmak üzere indi. Yani sen hidayet bulmasını dilediğin
kimseyi hidayete ulaştıramazsın.
"Hırs gösterdi,
gösterir" şeklinde kullanılan fiil; "Vurdu, vurur" gibi
kullanılır (aynı babtandır). Pek kuvvetli olmayan bir söyleyişe göre de; (...)
şeklinde; (...) gibi de kullanılır. Hırs ise herhangi bir şeyi ihtiyarı ile
(şiddetle) taleb etmek, istemek demektir.
"Halbuki, sen buna
karşı onlardan hiçbir ücret de istemiyorsun" buyruğundaki; (...) sıladır.
Yani sen onlardan herhangi bir mükafat istememektesin.
"O" yani
Kur'an-ı Kerım ve vahiy "alemlere ancak bir öğüttür." Bir öğüt ve
hatırlatmadır, başka bir şey değildir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN